
Sn. Ersin Tatar, sanayiye önem vererek, yerli ürünlerin markalaşması adına irade koyanları kutladınız. Babadan kızına yada oğluna miras olarak geçen devlete ait makamlara hasbelkader kurulanlar kayınçoyu, baldızın kızını, partidaşa istihdam sağlarken, Kıb-Tek’te olduğu gibi arkadan itmeli, önden çekmeli torpil ile bir yerlere gelenlerin oluşturduğu ihalelerden nemalanma bataklığını bir türlü kurutamıyoruz. Bunlar. Ne Cumhurbaşkanının nede başbakanın ricasını iplemiyor. İflas” bağıra bağıra geldi. Harç bitti, yapı paydos diyor. O da nedir? Cebe girermi diye soruyorlar. Sn. Cumhurbaşkanı, siz sanayinin gelişmesi için ziyaretler yaparken, cep kurumuna üyeler ihale çete bireyleri menfaatleri uğruna tam aksini yapıyor. modacı değilim ama yakında çok ölçülü giydirmesini becereceğim.
**
Sn. Ünal Üstel, sanırım görme sıkıntısını giderdiniz. Sorunu henüz gideremediyseniz size ‘FAGO’ gözlük hediye edebilirim. Tüm kurum ve kuruluşlarda sözünüz geçerken, Kıb-Tek majino hattını aşamadığınızdan, belki de sizi bile takmadıklarından orada sözünüzün geçmediğini görüyoruz. Özerkleştirelim dediğimiz Kıb-Tek’te kurumun yapacağı işleri geçtim, işlerin 4-5 özel şirket arasında sadece bir tek şirkete yaptırılmasını da belki görürsünüz. Kıb-Tek çalışanlarının bile artık rahatsız olduğu ve illallah çektiği kurum içindeki cep severler derneği üyeleri için karakter para ile satılsa vallahi de billahi de onlara satın alırdım. Sn. Üstel, Kıb-Tek’te dürüst insan çok. Ama künefe gibi insanlar var. Bunların Cepleri tatlı, içleri kaşardır.
**
Sn. Bakanlar ve Belediye Başkanları, bazen haber yaparken daha fazla bilgi almak için sizi arıyoruz. Ya telefon çalarken duvar, yada kapsama alanından çıkıp kapsama alanına girince sana dönerim oluyor. Tabi ulaşamayınca doğal olarak haberi yapıyoruz. Haberi yaptıktan sonra kapsama alanı dışında kalan telefon birden kapsama alanında dahil oluyor. Ve yahu keşke beni de arayıp bir sorsaydınız ile karşı karşıya kalıyoruz. Sn. Bakan ve Belediye Başkanları, ego çok kötü birşeydir. Adamı ‘Ozon’ tabakasına çıkartır ve sönünce oradan burun üstü yere çakar. Burun üstü yere çakılan Ego yerlerde sürünürken, güvende SOS veriyor.
Sn. Erhan Arıklı, Sadrazam köyünde ikamet eden vatandaşlar sitemin bin tanesini bir paraya, eleştiri ve tepkinin iki bin tanesini elli kuruşa satıyor. Çocukları öğrenci olan ve okullarına 3 araba değiştirerek gitmek zorunda olan çocukların anne ve babaları hükümet için küfürlü hicaz faslından beste, santurlu küfür makamından güfte hazırlıyor. Sadrazamköy’de ikamet eden bir Minik Kuşumuz, sıkıntıların giderilmesi için Köyde ikamet eden araç sahibine bir ‘T’ izni verilmesini Başbakanın engellediğini söylediğinizi söyledi.. Sn. Arıklı, tahammülü kalmayan birisine hata yapılmaz. Eskiden isminizin altını çizenler bukez üstünü silerken, kendisini düşünür sizi değil.
**
Sn. Nazım Çavuşoğlu, öğretmenler ana keser baba doğruyor. Hak eden adamın kırmızı yüzünü beyaza çevirir. Ana’ya şirin gözükmek için İmam Hatip liselerinin yanısıra, dini okulları çoğaltmaya çalışırken, öğretmenler sizi işaret ederek kafasını duvara sürtüp, bizi mutlu edecek, küçük mutlu kıvılcımlar çıkartmak istediğimiz insanlar var diyor. Bizim Minik Kuşlar, bakanı öğretmenler mutsuz ederken, rahat etmesi için bakanlığı idare eden, Onun dizinin dibinde dertlerini dinlerken, diz dize yemek yiyerek onu mutlu etmeye çalışan bakanlık çalışanları da var diyor. Sn. Çavuşoğlu, öğretmen, hak etmediğimiz şeyleri bizlere yaşatanlara bir intikam borcumuz var. Eksik olmasın dedik ama fazla olmaya başladı dedi.
**
Sn. Süleyman Uluçay, çaresiz hastalığa yakalanan Mağusa Belediyesini, doktor olarak tedavi etmek için Mağusa halkı sizi başkanlık koltuğuna layık gördü. Geçtiğim gün Mağusa’ya gitmiştim. Çanakkale ile bazı bölgelerini gezerken belediyeye gelir sağlamak için ekip biçeceğiniz yolların tarlaya dönüştürüldüğünü gördüm. Doğruyu söylemem gerekirse dahiyane fikir olduğunu söyleyebilirim. Başkan, buralara Arpa’mı, yoksa buğday veya hayvanlar için vigo mu ekeceksiniz? Öğünmek gibi olmasın geçenlerde küçük bir traktör aldım. Domates pahalı. Sebzelerde keza öyle. Rica etsem 5-6 dönümcükte bana icar etseniz ve buralara domates ile sebze eksem diyorum. ,
**
Sn. Dalman Aydın, adam ne oldum dememeli ne olacağım demeli. Bugün tekerlek dönerken tekerleğin üst kısmında kalabilirsin. Ancak yarın devran dönünce o tekerleğin altında kalır pasteliye dönüşürsün. Koltuktan fol down olunca, Hayatın, sen planlar yaparken, KKTC’deki hükümetin başına ördüğü çoraplar olduğunu görürsün. O koltukta oturduğun müddet başını emme basma tulumba gibi sallamaktan, boyun fıtığı çıkardığını, bir süs bitkisi olarak yıldız gibi parlayarak girdiğin o makam odasından kaba yerine atılan tekme sonrasında çıkarken ben sana belâ okuyamam, sadece Allah selânı versin der geçerim. Sen o makam odasında, özel şirketlerden ödün koptuğu için mesajlara bile cevap vermeme egosu ile hayata at gözlükleriyle bakmaya devam ettiğin için, birilerinin sana çüşşş demesi zoruna gitmesin. Ah be Dalman müdür ah. İnsanlar da fotoğraf gibidir. Ne kadar büyütürsen, kalitesi o kadar düşüyor ne yapalım.
**
Sn. Serdinç Maypa, emekliye çıkması gerekirken, önden çekmeli, arkadan itmeli takviyeli torpil desteği ile Japon yapıştırıcısı sürdüğü koltuktan kalkmayan İbrahim Benter ile ilgili olarak yahu bu herif Eylülden beridir, emeklidir. Onu kolundan tutup o Vakıfların içinde dışarı atacak bir Babayiğit muhalefet milletvekili yok mu diye sordun. Serdinç direnme gücümüzü, yaşama tutkumuzu, yarına inancımızı, kendimize ve birbirimize güvenimizi tazeleyecek muhalefet milletvekilleri şuanda siesta yapıyor. Uyanınca gereğini yaparlar. Ancak bizimkilere sadece kış uykusu yetmez, yaz uykusu da gereklidir. Sevgili Serdinç, sen ve senin gibi bu ülkeye gönül verenler, bu ülke için canını dişine takarken, seçip baş tacı yaparak kıyamam dediklerimiz bizi ince ince kıyıp pembeleşinceye kadar kısık ateşte kavuruyorlar. Yalnız bir kadının değil, insanların gözyaşının akmasına sadece soğan/lar değil, ‘hıyar/lar’ da neden olabilir unutma
**
Sn. Fadıl Aksun, uzun zamandır görmediğim ve Türkiye’de yaşayan bir arkadaşımla telefonda konuştum. Tweeter’da İsias Otel ile ilgili paylaşımlarımızı görüyor ve hiç vazgeçmiyorsunuz dediğini söylediniz. Sizinde belirttiğiniz gibi uçağın merdiveninden bindirdiğimiz çocuklarımızı, kargo kapısından taputlar içinde indirdiğimizi nasıl unutalım. Bir spor müsabakasına, yeniden şampiyon olmak için mutlu ve güle oynaya, El ele en güzel kıyafetleri içinde yollayıp, kefenleri ile teslim aldığımızı nasıl unutalım. Kumdan otel yapan insan elbisesi giymiş, para delisi, insanlardan hesap sormaktan nasıl vazgeçelim? Sn. Aksun, yüreğimizin en müstesna yerine paşalar gibi oturttuğumuz insan elbisesi giymiş insan müsveddesi yaratıklara, ‘Soytarı’ gibi gitmeyi elbette öğretmek için vazgeçmeyeceğiz..
**
Sn. Hasan Tosunoğlu, ülkenin bir vekili olarak bir bilinmeyeni değil. Bilinenden dem vurarak ülkede birikmiş sorunların çok fazla olduğuna vurgu yaptınız. Yine bir bilinenden söz ederek ülkede yoksulluk sınırında insanlar varsa bunun sorumlusu rahatlatma adına adım atmayan hükümet olduğunu söylediniz. Satın alma gücünün düşük olması insanların geçim sıkıntısı içerisinde yaşam sürmesine neden olduğunu ima ettiniz. Bir muhalefet Milletvekili olarak, iyi gözlem yaptınız. Pardon iktidar partisinin bir milletvekili olduğunuz birden aklımdan çıktı, Sn. Tosunoğlu, iğneden ipliğe herşeye zam yapan hükümet, nedense Bir zam” da kendilerine yapmıyor. Yapsalar da kendilerini bu kadar ucuza” satmasalar ve Kime yandığı belli olan Ev lambası yerine ülkeyi aydınlatan cadde projektörleri olsalar diyorum.
**
Sn. Kadir Sidal, Teksas’ın bir vilayetine dönüşen, göbek adı sorma gir hanı, soyadı Dingo’nun hanı, esas adı ‘Yavru’ olan ülkede ‘Şehir Magandaları’na kalktın, bağırıp çağırmayın 7 aylık bebeğim uyuyor. Onu uyandırdınız dedin. İlahi Kadir, insanlıktan nasibini almamış. Allah saygı, sevgi ve hatır ile gönül dağıtırken Allah aşkına yatak altına saklananlardan böyle bir şey istenir mi? KKTC For Ever’de, Şehir Magandaları filmi, kendi ayakları üzerinde duran kötürüm KKTC, Koltuk severler, Anavatan şükran, Saray Önünde Emir erleri Oscar ödüllü filmler gibi unutulmayan filmler arasına girdi. Sen Oscar ödüllü bir filmin başrol oyuncularına biraz insan ol dedin. Ama seni de zor durumda bırakmak istemediler. Aslında hesap sorulması gerekenler bu başrol oyuncuları değil be abim. Esas hesap sorulması gerekenler, filmin senaryosunu yazanlar ile rejisörleridir.
**
Fıkra
Müslüman mı olduk?
Günlerden bir gün adamın birisi camiye elinde kocaman bir bıçakla camiye dalar ve cemaata sorar:
– Müslüman olan birisi var mı?
Cemaat korkudan sesine çıkaramaz, sessizlikten sonra yaşlı bir amca ayağa kalkar:
– ben Müslümanım der.
Bıçaklı adam ve yaşlı amca camiden çıkar, dışarıdaki inek sürüsünü gösterip:
– Amca şunları kurban edeceğim fakat ben beceremedim yardım edebilir misin der.
Yaşlı amca baya bir kurbanlık kestikten sonra ben yoruldum başka birisini bul der.
Adam bu sefer kanlı bıçaklı camiye girer ve sorar:
– Aranızda başka Müslüman var mı?
Bıçakların kanlı olduğunu gören cemaat yaşlı amcayı kestiğini düşünür
ve daha çok korkarak bir anda caminin imamına bakar, imam:
– Ne bakıyorsunuz ula birkaç rekat namaz kırdırdık diye hemen Müslüman mı olduk?